Günümüzde, bilişim teknolojileri aracılığıyla gerçekleştirilen dolandırıcılık suçları, önemli ölçüde artış göstermiştir. Birçok kişiye ulaşarak, onların adlarının suç örgütleriyle ilişkilendirildiğini iddia eden dolandırıcılar, emniyet veya yargı mensubu gibi kendilerini tanıtarak para talebinde bulunmaktadırlar. Türkiye’de bu tür dolandırıcılık vakalarının sayısının ciddi anlamda arttığı gözlemlenmektedir. Bu durum, dolandırıcılık vakalarının altında yatan sebeplerin derinlemesine araştırılmasını gündeme getirmiştir. Mernis bilgilerinin çalındığına dair iddialar ve devlet büyüklerinin kimlik verilerinin internet sitelerinde hatta Twitter üzerinden paylaşıldığına dair örnekler bulunmaktadır. Mernis verilerinin çalındığına dair iddiaları, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yalanlanmıştır.(bkz:Nüfus Ve Vatandaşlık İşleri’nden e-Devlet Verileri Sızdırıldı İddiasına Yalanlama (icisleri.gov.tr) ) Hatta eski İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet ERSOY da bu konuya açıklık getirerek yalanlamada bulunmuştur. Buna karşın bireylerin kimlik bilgileri kullanılarak soyağacı bilgilerine kadar detaylı veriler sunularak gerçekleştirilen dolandırıcılık vakalarına dair haberler, kişisel verilerin korunması ve güvenliği konusunda ciddi endişeleri gündeme getirmektedir. Bu endişeler resmi açıklamalara rağmen hem medyada hem de kişisel deneyimler aracılığıyla teyit edilen vakalarla pekişmektedir. Dolandırıcılıkla mücadelede, kişisel verilerin korunması ve bilişim suçlarına karşı etkili önlemlerin alınması, bu alandaki araştırmaların ve politikaların temel odak noktası olmalıdır. Bu bağlamda dijital platformlarda yapılan araştırmalar, bu tür kişisel bilgilerin bazı durumlarda aylık ücret karşılığında, bazı durumlarda ise sorgu başına ücret talep edilerek satışa sunulduğuna dair kanıtlar sunmaktadır. Bu gözlemler, konuya ilişkin eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşılması ve kapsamlı bir araştırma yapılması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Kategori: Teknik İstihbarat
Teknik İstihbarat alanında gerçekleştirdiğim araştırmalara odaklanmaktadır.
Dijital Delillerin Hukuk Çıkmazı : CGNAT/HIS Kayıtları ve Şifreli İletişim Uygulamalarının Yargı Süreçlerindeki Etkinliği: Türkiye’deki Teknik ve Hukuki Perspektifler
İletişim teknolojilerinin güvenlik ve mahremiyet boyutları, Türkiye’de gerçekleştirilen sözde darbe girişimi sırasında ve sonrasında Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından kullanılan ByLock uygulamasının tespiti ile yeni bir önem kazanmıştır. Bu durum, şifreli mesajlaşma uygulamalarının güvenilirliği ve mahkemelerdeki etkinliği üzerine geniş çaplı bir tartışma başlatmıştır.
Türkiye’de WhatsApp, Telegram ve FaceTime gibi iletişim platformlarının güvenilirliği ve mahkemelerdeki delil olarak kullanılabilirliği, halk arasında sıkça tartışılan konular arasında yer almaktadır. Bu platformların sağladığı şifreleme özellikleri, kullanıcıların mesajlaşmalarının gizliliğini koruma konusunda önemli bir güvence sunarken, aynı zamanda bu uygulamaların dinlenip dinlenemeyeceği ve yargı süreçlerindeki etkinlikleri de merak konusu olmuştur. Bu tartışmalar, iletişim teknolojilerinin hızla geliştiği ve dijital gizlilik ile güvenliğin giderek daha fazla önem kazandığı bir dönemde, halkın bu platformlara olan güvenini ve adalet sistemi içindeki yerlerini sorgulatmaktadır. Okumaya devam et Dijital Delillerin Hukuk Çıkmazı : CGNAT/HIS Kayıtları ve Şifreli İletişim Uygulamalarının Yargı Süreçlerindeki Etkinliği: Türkiye’deki Teknik ve Hukuki Perspektifler